CHP'li Olmak

TAKİP ET

Cumhuriyet Halk Partisi, 9 Eylül 1923 tarihinde Mustafa Kemal liderliğinde milli mücadeleyi örgütleyen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin devamı olarak Halk Fırkası adıyla kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti adıyla yeni bir devlet ve rejim kurmuş, Türk Devrimi’ni gerçekleştirmiş, çok partili sistemi hayata geçirmiştir.

27 yıllık iktidardan sonra Demokrat Parti'nin başa gelmesiyle 1953 yılında ilk kez ideolojide yeniliğe gitmiştir ve bu yenilik CHP'deki ilk kırılma noktasıdır. 1961 kurultayında temel hedefler beyannamesi ve 1964 kurultayında Bülent Ecevit'in ‘ileri Türkiye ülkümüz’ bildirileri değişimin ilk adımlarıdır.

Düzen değişikliği olarak adlandırılan 1969 seçim bildirgesinde sosyal reformlar önerilmiştir. İsmet İnönü ve Bülent Ecevit arasında fikir ayrılıkları yaşanmıştır. Parti içindeki ayrılıkların oluştuğu bu tartışmalardan ve seçim yenilgilerinden sonra İsmet İnönü istifa etmiş, 14 Mayıs 1972 yılında yapılan kurultayda CHP genel başkanlığına Bülent Ecevit seçilmiştir.

Ecevit, 1930’lardaki sınıfsız toplum kurmayı çabalayan halkçılık anlayışının tam tersi olarak sınıfların varlığını ve sosyal adaletsizliğin sınıf eşitsizliklerinden kaynaklandığını kabul etmiş ve halkın ezilen sınıf, halkçılığın da ezilen sınıfın çıkarlarını korumak olduğunu ifade etmiştir. 1977 genel seçimlerinde Bülent Ecevit liderliğindeki CHP yüzde 41.38 oy oranı ile birinci parti olmuş ve TBMM'de 213 sandalye çıkarmıştır. Ancak 213 milletvekili tek başına iktidar olmaya yetmemiştir.

1980 darbesinden sonra kapatılan partilerin 1992 yılında aynı isimle yeniden açılabilmesine izin verilen düzenlemeyle CHP, Deniz Baykal'ın genel başkanlığında tekrar kurulmuştur. 2002’de iktidara gelen AK Parti iktidarına laiklik vurgusu ve rejim savunuculuğu yapan Baykal CHP'si; reel sorunlara çözüm üretemeyen, farklı toplum kesimlerini dışlayıcı, kimliğini rejimi koruma misyonuyla tanımlayan ve zaman zaman milliyetçi öncelikleri olan bir parti konumuna gelmiştir. (Bu dönemde AK Parti seçimleri kolaylıkla kazanarak güçlenmiştir.)

Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa geçmesiyle beraber yeni bir CHP oluşumu inşa etmeye çalışarak sosyal devleti temel alan bir söylem çabası içine girmiştir. Bir aksiyon mühendisliği tekniğiyle önce aktivist sosyal demokrat kimlik inşasına, ardından ise merkez parti kimliğine gel-gitler yaşanmıştır. Sosyal demokrat kimlik partinin hayali, uysal merkez kimliği ise Türkiye’de siyasetin gerçeğidir. Kılıçdaroğlu bir lider olarak partinin örgüt yapısını tanıdıkça aktivist sosyal demokrat kimliğe, seçmen sosyolojisini tanıdıkça ise merkeze yaklaşma gibi pragmatik bir gerçekle karşı karşıya kalmıştır. Yegane amacı seçim kazanmak olan bir parti liderinin; Türkiye’nin sosyolojik yapısı, kültürel haritası ve ekonomik koşullarında bu tercihi anlaşılabilir. Anlaşılması zor olan ise; 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlerinde hedef kesimlerden (düşük gelir grubu, kırsal vb.) az oy almasıdır.

Bu durumun başlıca iki sebebi vardır. Birincisi; Kılıçdaroğlu’nun ekibinde Turan Güneş gibi, 1970’lerdeki ‘Ortanın Solu’ hareketinin akademik ve entelektüel lojistiğine sahip kişiler yoktu. Akademik ve entelektüel lojistik eksik kaldığı için hem partililer hem de muhalif seçmen Kılıçdaroğlu’nun ne yapmaya çalıştığını yeterince kavrayamadı. Diğeri ise; CHP’ye dair toplumdaki hakim olumsuz algının yüksek olması ve bu durumun daha önce CHP’ye oy vermemiş seçmenin CHP’ye oy vermesini zorlaştırması.

Geniş kitlelerle CHP arasında oluşmuş kültürel duvarların kökeni kuruluş dönemi politikalarına kadar uzanıyor. Şerif Mardin’e göre Cumhuriyet idareleri rejimi halka ve çevreye hizmet yoluyla da güçlendirebilirlerdi. Ama CHP, devleti güçlendirmeyi merkezi güçlendirme olarak algıladı. Bunu yapabilmek için de askere, memura ve polise dayandı. Parti kırsal kesimle pek temas kuramadığı için buralardaki halk eşrafa bağlı kaldı. CHP devrim anlayışında Rus, Çin veya Balkan tipi bir köylülük kuramı geliştiremedi. Atatürk’ün halkı kazanma ve cumhuriyetin ilkelerini benimsetme arzusunu ideoloji ile yerine getirmeye çalıştığını ifade eden Mardin’e göre; parti bu politikasının sonunda kırsal kesimdeki halkı, ayrılıkçı oldukları şüphesiyle merkeze yaklaştırmamıştır. Çevre, şehirlilerin mutluluğu için çileler çektiğini; nutuklarla avutulduğunu ve dininden yoksun bırakıldığını düşünüyordu. Onlar yönetime ve merkeze böyle bakarken sisteme bağlanmaları umut ediliyordu. (Şerif Mardin, Türkiye’de Toplum ve Siyaset)

Tarihsel süreç içerisinde kırsal kesimle ve kırsal kesimden merkeze göç etmiş seçmenle bağ kurmaya çalışan CHP’deki kimlik kırılmaları, kuruluşundan bugüne, ana gövdeden topyekûn bir kopma şeklinde yaşanmamakla birlikte, kırılmaların şiddeti her kırılma anlarında farklı şiddette ve gerekçelerle açığa çıkmış ve temellerinde belirli sosyo-ekonomik ve politik tetikleyicileri barındırmıştır.

Türkiye’nin tek köklü partisi olan CHP; değişen toplumsal, siyasal ve ekonomik koşullara göre kendini güncelleyerek bugüne kadar ayakta kalabilmeyi başarmıştır. Güncel parti programında CHP’nin ideolojik kimliğinin üç ayağı olduğu belirtilmektedir.

Bunlar; Atatürk’ün modernleşme devrimi ve altı ok ilkeleri (Atatürkçülük-Cumhuriyetçilik), Anadolu ve Trakya’nın tarihsel ve felsefi birikimi (13. Yüzyıl Anadolu aydınlanması) ve sosyal demokrasinin evrensel kurallarıdır (Sosyalist Enternasyonal’in aldığı kararlar). CHP bu üç ayağa dayanmaktadır. Parti programında bu üç ayak çok açık bir biçimde tanımlanmıştır. CHP’liler bu üç ayağın oluşturduğu üçgen içindedir. Bu üçgenin herhangi bir köşesine kendilerini daha yakın hissedebilirler. Bir CHP’li Atatürkçü köşeye daha yakın gibi durur ya da öyle hisseder, bir başka CHP’li sosyal demokrat köşeye daha yakındır. Bir başka CHP’li de aydınlanma devriminin değerlerine yakın bir yerde durabilir. CHP’liler ideolojik olarak türdeş değildir fakat “birlik içinde çeşitlilik” ideali sosyal demokratlar arasında bir ilke olarak genel kabul görmektedir.

Günümüzde CHP’yi geniş kitlelere açma politikasını Genel Başkan Özgür Özel başarıyla sürdürüyor. Yerel seçimlerde ülkenin diğer sol ve sosyalist partileri ile ittifak çalışması yapmak yerine “Türkiye İttifakı” söylemiyle mevcut iktidardan memnun olmayan farklı toplum kesimlerine ulaşmayı başardı.

Sayın Özel’in “Türkiye ittifakı” sloganını öne çıkarması kapsayıcı bir siyaset arayışının özetidir.

CHP’yi eski kavramlarla değil, “sosyal demokrat” olarak tanımlaması, “milliyetçi demokrat, muhafazakâr demokrat, Kürt demokrat” kitleleri çağırması hem cesur hem de önemli adımlardır.

Genel Başkan Özgür Özel’in bu çağrısı aynı zamanda her CHP’li için bir hedeftir.

CHP halkın teveccühünü kazanmış ve iktidar yürüyüşü başlamıştır. CHP’liler bu bilinçle hareket etmek mecburiyetindedir. Bu tarihi bir sorumluluktur. CHP’lilerin ayrıştırmaya, ötekileştirmeye, düşmanlığa paye veren kişilerden ve söylemlerden kurtulmaması, iktidarın istismara dönük manipülatif politikalara hizmet etmekten başka bir işe yaramayacaktır.

İktidar olma mesaisine odaklanan CHP’liler, sosyal demokrasinin temel evrensel değerleriyle, toplumun merkezcil değerlerini buluşturabilirse, son yerel seçimlerde olduğu gibi, genel seçimde de CHP’nin seçim kazanan partiye dönüşmesi olasıdır.

Batı örneklerinde sosyal demokrasi ve partilerinin bugün gelip yerleştikleri çizgi, piyasayı, kimlikleri dışlamadan, sınıf olgusunu yok saymadan, toplumsal değişimi birbirlerini çapraz kesen sosyal bölünmeleri veri alıp okumaları, dayanışmacı, özgürlükçü bir siyaset tahayyülünü rehber almalarıdır.

Bu rehberlik zamanın ruhuna uygun olarak kendi içinde aktivist sosyal demokrat kimliği de, uysal merkeze içkin kültürel değerleri de, kimliklere saygıyı da, temsili de barındırmaktadır.

Atatürk’ün askerlik hakkında duygu ve düşüncelerini anlatmak için 1914’te yazdığı “Zabit ve Kumandanla Hasbıhal” başlıklı kısacık, fakat anlamlı yapıtındaki “Hiçbir zafer kendi başına gaye değildir. Zafer, ancak kendinden daha büyük olan bir amaca ulaşmak için en belli başlı bir vasıtadır. Amaç, fikirdir. Zafer bir fikrin elde edilmesine hizmeti oranında değer taşır. Bir fikrin elde edilmesine dayanmayan bir zafer, sağlam ve kalıcı olamaz. O, boş bir gayrettir. Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından yeni bir alem doğmalıdır. Yoksa başlı başına zafer, boşa gitmiş bir gayret olur” sözleri, yerel seçimlerde 37.76% oy oranına ulaşarak partisini birinci parti yapan CHP’liler için asıl mücadelenin şimdi başladığını ifade etmektedir.

chp sefa aşar