Tarım Bakanlığı'nın yaptığı bir uygulama var ki; adeta evlere şenlik.
Oldukça işlerin hızlı döndüğü, hatta birçok şeye zamanın yetmediği günümüzde, Tarım Bakanlığı yaptığı bir değişiklikle hayvan kesim işini de resmen kilitledi.
Köylüler şaşkın, mezbahane görevlileri 'besici ile kasaplara durumu anlatmaktan yorgun, hayvan kestirmek için yola koyulan köylüler bezgin'.
Günlerdir konuyla ilgili şikayetler alıyordum ama, hayvanlara 'mecburi müdüriyet ziyaretinin' zorluğu, 200 bin liraya varan cezaların olması durumun ciddiyetini ortaya koydu.
Olay şu;
Hayvanını kestirmek isteyen köylü, ya da kasaba satan besici veya hayvan ve et işiyle uğraşanlar, artık mezbahaneye gidip, görevli veteriner hekimin kontrolü ve izniyle kesim işi bitti.
Koyun ya da sığır değişmiyor.
Hepsi için durum aynı.
Hal böyle olunca, hayvan kesim işi de kaosa döndü.
Hayvanlar önce İl veya ilçe tarım müdürlüklerini mecburi olarak ziyaret edip, müdürlükte görevli veteriner hekime görüldükten sonra 'kesim pasaportunu müdüriyet önünde alıp, mezbahaneye götürülmek zorunda.
Mezbahanede görevli veterinerler devrini kapatan Tarım Bakanlığı, neden böyle bir uygulamaya gitti bilmiyorum, sanırım denetim amaçlı ama sonuçları tam bir eziyete döndü.
Kesim işinde bakanlık 'zorunlu müdüriyet ziyaretiyle ilginç bir farkındalık oluşturmuş, bu çok net.
İl veya ilçe içinde bundan böyle bol bol hayvan yüklü araçlar görmek de mümkün olacak, direklere bağlanmış, sahipsiz gibi duran hayvanlar da.
Ayrıca Tarım İl ve İlçe Müdürlükleri önünde zaman zaman hayvan hareketliliği, yoğunluklar da oluşacaktır.
Araç parkları açısından da yer bulabilen kendini şanslı görecek, bulamayan, isyan edecek.
Kaldı ki, zaman zaman kaçan, kovalayan, etkisiz hale getirilen hayvanlarla ilgili aksiyonlara da rastlamak mümkün olacak gibi görülüyor.
Mesela bir çiftçi diyelim ki besicilikle çok uğraşmıyor ama bir hayvanı var ve kestirmek zorunda.
İşte o uzun ve zorlu sürecin başladığı andayız.
Besici olamayan köylülerin daha bilmediği, ancak mezbahane kapısından geri döndürülünce öğrenenler oldukça fazla.
Sürece dönersek;
Kesim izni alabilmek için köylü vatandaş önce kestirmek istediği hayvanını bir araca koyacak.
Parası varsa tabi ki.
Para yoksa geceden yola çıkıp, Tarım İl veya İlçe Müdürlüğü'nün önüne kadar yaya olarak, hayvanını mesai saatleri içinde getirmek zorunda.
Araçla geldiyse park edecek, uygun bir yer bulacak.
Yer yoksa bekleyecek kendisinden önce gelen hayvan taşıyan bir araç çıkana kadar.
Besicilere sordum, bu uygulama başlamış ama Tarım Müdürlükleri'nin gel aracını park et diyecek bir otoparkı var mı diye.
Nerdeeee dediler.
Hayvanını araçla getirmediyse bir direğe ya da Tarım il ya da İlçe Müdürlüğünün bahçe demirlerine bağlayacak.
Kaldırımları yolları düşünün artık.
Aslında bahçeye soksa araç ya da hayvanını daha uygun olur da buna izin vermezler.
Bir güvenlik gelir hemen 'Burası ahır mı' diye uyarır elbette.
Ama koca şehirde hayvanların dolaşmasına kim ne diyecek, nasıl olacak, uygulama devam ederse göreceğiz.
Park yeri ya da hayvanını bağlayacak bir yer bulursa, tek gelmediyse birine emanet edip doğru müdürlüğe gidecek.
Tek geldiyse Allah'a emanet.
Müdürlüğe girecek, görevli veterinerin odasını soracak, orada ilgili veterineri bulacak.
Müsaitse, "Biz geldik, hayvanım dışarıda bir bakar mısınız" diyecek ve veteriner işi yoksa, hayvan sahibi de şanslıysa, 'bekleyin geliyorum' yanıtını alacak.
Şanslıysa ama, bu nokta önemli.
Sonra köylü hayvanı götürmek için kapının önünde veterineri bekleyecek ama bir gözü de hayvanında olacak.
Burası önemli. Çünkü hayvanından elde edeceği gelir önemli.
Zaman zor zaman.
Diyelim ki başka kesim izni için getirilmiş sırada olan başka hayvan yoktu, veteriner de oldukça müsaitti meşgul değildi ve işler younda gitti, birlikte araca ya da hayvanın bağlı bulunduğu yere gelecekler.
Bizlerde işler böyle hızlı yürümez ama 'her şeyin olumlu olduğunu düşünerek ilerlemek istiyorum'.
Veteriner hekim kesilecek hayvanı gördükten, muayenesini yaptıktan ve evraklarını inceledikten sonra hayvan için bir rapor hazırlayacak.
Bunları da hızlıca yaptıktan sonra veteriner hayvanı mezbahaya sevk edecek, köylü de 'çok şükür halletim' diyerek çok şanslı olduğunu düşünerek mezbahanenin yolunu tutacak.
Araçla geldiyse kolay, yaya getirdiyse, mezbahane kapanmadan ulaşmak zorunda.
Ama veteriner başka hayvanlar varsa onlara da bakarsa izin işi uzayabilir.
Çünkü odasına dönecek, raporu hazırlayacak falan filan.
Bu kesim izni serüveni mesai saatine kadar da devam edecek.
Bu arada kesim pasaportunu alan köylü, kasap her kimse,
tekrar mezbahaya geri dönüp kesim işlemini yaptıracak.
Tabi ki ondan önce getirilen hayvanlar varsa iş uzayacak.
Mesai saatine yetişirse 'yine kendini çok şanslı görecek'.
Eğer hafta sonu hayvanını kesime götürecekse köylü bir gün öncesinden yani Cuma günü harekete geçmeli.
Çünkü Tarım Müdürlüğü hafta sonu çalışmıyor.
Veteriner de yok, nöbetçi veteriner uygulaması da.
Cuma gününden müdüriyet ziyaretini tamamlamak zorunda.
Şaka gibi değil mi?
Bu uygulama, çiftçiye eziyetten başka bir şey olabilir mi?.
Besiciye, veterinere yazık değil mi? Angarya iş gibi görülmüyor mu?.
Gir çık, geri dön tekrar çık.
Sanki aynı veteriner mezbahanede baksa 'kesim işi eksik mi olacak'?
Yıllardır böyleydi bu uygulama ile ne değişecek.
İzinse aynı izin. Kontrol ise aynı kontrol. İzni veren de, kontrol eden de aynı veterinerler değil mi?
Tek fark zorunlu müdüriyet ziyareti ile, müdürlük önünde kontrol yapmak mı?
İyi de bu eziyet ve kesim hayvanına bu bürokrasi neden?
Köylü tam hasat zamanı bir de gün boyu bu işlerle mi uğraşacak.
Mezbahanedeki görevliler de, işler tıkır tıkır yürürken, şimdi köylünün, kasabın müdüriyet ziyaretinden dönüp kesim pasaportunu getirmesini mi bekleyecekler?
Ne kadar basit bir işi bile ne kadar zor hale getirmekte çok maharetliyiz aslında.
Şehir merkezine hayvanları nasıl sokarız, küçük ve büyükbaş hayvan hareketliliğini nasıl artırırız diye düşünülmüş bir uygulama gibi.
Kaldı ki bu sıcaklarda, hayvanların güneşin altında 'kesilmek için izin alma çilesini düşünün'.
Nereden bakarsan bak, Tarım İl Müdürlüğü görevlileri dahil, tüm paydaşlarına angarya.
Elinde o kadar görevli var. Denetimini sıkı tut, kesim yerinde izin ve muayene işlemini gerçekleştir olsun bitsin.
Yıllardır uygulanan bir kesim akışında, 'müdüriyette muayene zorunluluğu' getirilerek bir iş ancak bu kadar çıkmaza sokulur.
Liyakat o nedenle çok önemli.
İşi bilen bir yetkili olsa, böyle bir uygulamaya tepeden karşı çıkar.
İşin mutfağını bilmeyenler ise, böyle bir uygulamayla yıllardır yürüyen bir işi kaosa çevirir.
Zamanın en değerli şey olduğu günümüzde, bürokrasiyi azaltmak varken, 'ayağıma kadar gel uygulaması' gerçekten düşündürücü.
Birileri Tarım Bakanlığı'nda bu uygulamayı getiren, destek veren, hatta ne yapıyoruz diye sorgulamayan yetkililere 'yapay zeka dönemindeyiz, işler artık tıkır tıkır elektronik ortamda yürüyor, böyle eski usulle denetim dönemi kapandı' diye hatırlatsın.
İnsansız İHA'lar SİHA'lar var.
Koca ülkelerin sınırları termal kameralarla denetleniyor.
Jandarma artık dişi hint keneviri ekinlerini bulmak için tarlada denetim yapmıyor.
Salıyor dronları iki parmağıyla arabasının içinden tarama yapıyor.
Mobeselerle her türlü yasal olmayan işler takip ediliyor, operasyonlar düzenleniyor.
Kur kamera sistemlerini mezbahanelere, veterinerleri görevlendir, kesim yapılacak hayvanın küpe numarasını sisteme girme zorunluluğuyla uygulama yap, kameralarla da tüm görevlileri denetle olsun bitsin.
Ya da böyle ilkel bir uygulamayı düşünenler, biraz kafa yorsunlar, işleri hızlandıracak ama nitelikli denetim yapabilecek bir sistem geliştirsinler.
Olmadı başka ülkelerdeki modern uygulamaları araştırsınlar.
Onca hayvanı şehre sokmak, il ve ilçe müdürlükleri önünü hayvan pazarına döndürmek iş mi?.
Nedeni ne olursa olsun, akıllara zarar bir uygulama.
Kurban bayramında ne olacak asıl onu merak ediyorum.
Kamyonlarla getirilen yüzlerce hayvanı hayvanları kaç günde kontrol edip, kesime uygundur belgesi verilecek, hayvanlar nerede bekleyecek, besiciler nerede barınacak düşünüldü mü acaba.
Tutupta bir besici, olur ya; 500 koyunla ya da onlarca büyükbaşla İlçe ve İl Tarım Müdürlüklerinin önüne yaya olarak hayvanlarını getirirse ne olacak?
Araçla getir diye şart mı koşulacak.
Nakliye parasını kim verecek?..
Şaka gibi.