Sabahattin Ali'nin 1947'de yayımlanan Sırça Köşk kitabına da adını veren masalı, bir tv habercisinin sosyal medyadaki ironik anlatımı sonrası yeniden hatırladım.
Hafıza tazelemek iyidir…
Tembel ve gittikleri hiçbir yerde barınamayan üç arkadaş, bir kente gelir. Yolda gelirken içlerinden biri kendilerini rahat ettirecek bir yol bulur. Geldikleri kentte dolaşıp, herkesin duyacağı şekilde ve şaşkın bir edayla "Bu ülkenin sırça köşkü nerede?" diye sorarlar. Sırça köşkün ne olduğunu halk merak eder. Üç tembel arkadaş, sırça köşksüz kent olamayacağına onları inandırıp bir sırça köşk yaparlar. Köşkü gittikçe büyütürler…
Zamanla sırça köşkün ihtiyaçları daha da artar, oraya girenler de hazır yemeye alıştığından oradan ayrılmak istemezler, dışarıda kalanlar da köşke girmeye çalışır.
Sırça köşk giderek halka yük olmaya başlar. Halk, üç uyanık arkadaşa sorular sorar, bunlara uygun birer cevap alırlar.
Sırça köşkün ihtiyaçları karşılanamadığında, sırça köşktekiler zora başvurur. Halkın yiyeceğini, içeceğini zorla alırlar, itiraz edenleri de sırça köşkün bodrumuna kapatırlar. Halk bu beladan kurtulmaya çalışmaz, sırça köşkün adamları da köşkün hiçbir kuvvetin yıkamayacağı kadar sağlam olduğu düşüncesini yayarlar, safları inandırır, inanmayanları hile ve zorla sustururlar.
Zamanla halkın vereceği bir şey kalmaz. Son koyunlarını da bir emirle getirirler. Bıçak kemiğe dayanmıştır. Bu durumda halkın artık korkmayacağını bilen üç tembel arkadaşın elebaşısı, sesini tatlılaştırarak halka, onlar için yaptıkları fedakârlıkları anlatır.
Getirdikleri koyunların hepsini yemediklerini, onları da düşündüklerini, bir kısmını geri vereceklerini açıkladıktan sonra kellelerin halka dağıtılmasını emreder. Kelleler dağıtılır.
Bir de biri bakar ki kellelerin beyni yok!
Kellelerin dili ve gözü de yoktur.
Kellelerin beyin, göz ve dillerinin olmayış nedenini sorduklarında, cevap "Siz onları ziyan edersiniz." olur. Bunun üzerine halkın içinden biri "Bana böyle başın lüzumu yoktur!" diyerek kelleyi fırlatınca sırça köşkte bir delik açılır. Bundan cesaret alarak herkes elindeki kelleyi köşke doğru savurunca, o güne kadar yıkılmayacağına ve sağlamlığına inanılan sırça köşk tuzla buz olur!
Halk, normal yaşayışına geri döner.
Masalda bir kıssadan hisse paragrafı da yer alır: Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuz buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeterlidir…