Ruhsal yolculuk kendi içinde bir sürü dallara ayrılan bir şeydi.
“Ben ne yaşıyorum?” evresinden “Benim uyanış amacım ne?” sorularından sonra, önünüze getirilen görevlerin içinde yuvarlanırken buluyorsunuz kendinizi ama öyle “Bu görev de tamam, sıradaki gelsin” gibi bir olay olamıyor maalesef…
Geçmişten bugüne getirdiğimiz bir sürü karmalar, kalıp düşünceler, bastırılmış ve aşıldığı sanılan duygular hortlayıveriyor ve belki de -tamam- dediğimiz bir olayı başka suretlerde önümüze serip tekrar tekrar sınava tutabiliyordu sistem..
“Allah aşkına ne anlatıyor bu kız?” dediğinizi duyar gibiyim, aynı şekilde tüm bu anlattıklarımı yaşayanların merakla ve ilgiyle bu yazıyı okuduklarını bildiğim gibi…
Evet bazıları söylemek istemese, gizlese ya da belki de henüz idrak edemese de tüm bunlar bu kainatta yaşanıyor, diğer tüm duygular ve olaylar gibi…
Şimdi gelelim asıl konuya, başlıkta da yazıldığı üzere bu yolun bir de “diğer yarım” kısmı var ki, kimine güller bahçesi, kimine dikenli yollarda yalın ayak yürüme…
Yolculuk en başında ayağınıza güller seriyor; ruh eşi, ruh ikizi denilen insanı çıkarıveriyor yolunuza hem de öyle tesadüf diyemeyeceğiniz şekillerde, lakin gelin görün ki bu gelenin gerçek mi, sahte mi, karma mı, ödül mü, ceza mı olduğunu asla anlayamıyorsunuz?
Gelen aslında size sizi aynalamak için geliyor, aynı şekilde siz de ona bunu yapıyorsunuz bilerek ya da bilmeyerek…
Yani karşı tarafta sevmediğiniz ne varsa aslında aynısını siz yapıyorsunuz. Kıymetli ruh bağlantınız size sizi aynalıyor, karşılıklı olarak dönüşümünüzü tetikliyor ve ruhsal olarak büyümenize yardımcı oluyorsunuz.
Tatlı yanında ise onda yaşadığınız ya da hissettiklerinizi başka hiç kimsede bulamıyorsunuz. Onun bakışı, gülüşü, kokusu, dokusu adı her neyse, hiç kimse asla onun gibi olamıyor ve olamayacağını da siz de içsel biliyorsunuz zaten… Çünkü burada dünyevi bir aşktan bahsetmiyorum, ruhların aşkından bahsediyorum, öylesine derin, öylesine köklü…
Benim bu zamana kadar gördüğüm ve öğrendiğim; bu dünyada karşılaştırılan ve kendi döngülerince sınavlara tutulan bazı insanların hem kendilerine, hem birbirlerine, hem de bu dünyaya karşı görevleri olduğu… Öğreti için gelenler olduğu kadar, bir olup birlikte ilerlemesi hatta bu dünyaya bir çocuk getirmesi gerekenler bile olabiliyor ve açıkçası ben Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de o özel çocuklardan olduğunu düşünüyorum.
Böylesi özel, böylesi kurtarıcı bir ruhun, öylesine bir şekilde var olacağını sanmıyorum.
Tabi tüm bu süreçlerde iyilik için uyanan kadar kötülük için uyananlar da var. İnsanlığa, doğaya, hayvanlara kısacası iyiliğe hizmet için uyananlar iyi tarafta iken, diğerlerinin hangi cehennemle ilgilendiğini bilmiyorum, ben iyilik için uyandırılanlardanım!
Kötülük demişken, birbirini bulmaya çalışan ruh ikizi, eş ruhların arasına girmeye çalışan çok fazla ‘siyah enerji’ de olur mesela.
Aa bakın bunlar olabilir kötülük için uyandırılanlar!
Çünkü ikizalev, eş ruh dediğiniz bu insanlar öylesine enerjiler değildir.
Bireysel hayatlarında da enerji olarak yüksek, güçlü iken diğer yarısı ile bir araya geldiklerinde, bu güç kat be kat artacağı için bunun önüne geçmek isteyen insanlar, olaylar ya da karmalar olabiliyor.
Yani araya giren üçüncü kişiler dediğimiz sevimsizler hortlayıveriyor ve bu özel ruhların bir araya getirilmesi ya engelleniyor ya da erteleniyor. O yüzden süreç sizi her daim farkındalığı yüksek olmanız için zorluyor da zorluyor.
Eşlerden biri tüm bu olanların farkında iken, diğeri anlayamayabiliyor ya da yolculuktan kaçabiliyor yani bile isteye bu üçüncü kişilere kanabiliyor. Bazen birbirini bulan eşlerden biri evli ya da başından evlilik-çocuk durumları geçmiş olabiliyor, bazıları ise yolculuğu reddedip başkasıyla evlenebiliyor ya da ölebiliyor. Tüm bunlarda bireyler özgür kılındığı için buna müdahale olamıyor ama o ruhsal yanışa dayanabilen olursa buyursun istediğini yapsın diyesim geliyor:)
Bir yanda tüm bunlar olurken, gelin biz bir önceki yazımda bahsettiğim denge kısmına geçelim.
Beni en son bıraktığınızda ruhsal u’yanışta acı soluyordum ve denge arıyordum ya, ben onu buldum!
Nasıl mı? Meditasyon ile!!!
Daha önce hiç meditasyon yaptınız mı bilmiyorum? Orası değişik bir dünya…
İster gözünü kapat sana söylenenleri uygula, ister doğa ve hayvanlarla haşır neşir ol, istersen abdest al - namaz kıl, hepsi birer meditasyondu ve ben hepsini birden yaptım, hâlâ da yapıyorum, çünkü yapmayınca sahiden de dengeler şaşıyor.
Meditasyon beraberinde 21 günlük olumlama çalışmalarını da getiriyor tabii ki ve evet onları da yaptım, e ama demiştik dönüşüm için uyandırılıyorsunuz diye…
Kalıp inançları kırmak ve yerine aslında olması gereken, doğru olanları koymak için canım beyine 21 gün, hatta daha fazlası tekrar yaptırmak önemli…
Eski hâlimi bilen dostlarım bu yeni versiyonumdaki olumlu değişimi de bilirler ve evet bunları da meditasyonlarla sağlıyoruz.
Artık bundan sonraki yazılarda uyanış ve yolculuk süreçlerinde aldığım gerek sayı, gerek kuş tüyü işaretleri ve onların anlamlarından bahsedeceğim.
Herkesin gördüğü ama anlamlandıramadığı, kiminin ise işaretleri yanlış yorumlayıp, yanlış beklenti içine girmesi ve sonra da yaşadığı hayal kırıklıklarının önüne geçebilmek adına bildiğimce bilgimi paylaşmam gerektiğini hissediyorum, sevgiyle ve ışıkla kalın…