Canik Belediye Başkanı Osman Genç gazetecilere akıllı belediye binasını gezdirirken ben de oradaydım.
Hani başlarından geçeni anlatırlar ya bazıları.
Ben de o bazıları gibi oldum ve o geziyi sizlerle bir de ben paylaşmak istedim.
Sizler konuyla ilgili Samsun medyasında bu konuyla ilgili çıkan yazıları okumuşsunuzdur ya...
Olsun...
Mutadı veçhile sabah kahvaltısının ardından Sayın Genç'in akıllı bina ile ilgili verdiği bilgilerden sonra iş binayı gezip incelemeye geldi.
Açıklandığı üzre yirmi milyon liraya mal olan binanın tuvaletinden başlamak istedim.
Çünkü bir gözlemim vardır bu konuda.
Anlatayım.
Yıllarca, işim gereği gittiğim o çok yıldızlı otellerde lavobasına girdiğimde klozette otururken sağa sola bakınırdım. Ve gözüme genelde yan taraftaki lavabonun su tesisatının yani alt kısmının işçiliği takılırdı. Eğer burada işçilik iyiyse o otelde işler düzgündü.
Oradaki işçilik düzgün değilse işler de düzgün değildi.
Denedim hep böyle oldu.
Bu durum alkıma geldi ve tuvaletin yolunu tuttum.
Gitmişken de içine edeyim diye düşündüm.
Tuvaletin içine ederken de gözüme karoların nasıl döşendiği ve o döşeme sırasında yapılan hatalar takıldı.
Öyle güzel (!) işçilik yapılmış ki yüklenici aldığı parayı anasının aksütü gibi helal(!) kazanmış sanki.
Sahi bu binanın yüklenicisi kimdi?
İnsanların vergilerinden verdikleri para harcandı buraya.
Kimse cebinden para vermedi.
Bu düşünceyle çıktım tuvaletten.
Tam o sırada Başkan Osman Genç yanındaki medya mensuplarına danışma bölümünde "binanın aklını" anlatıyordu, uygulamalı olarak.
"Gel de tuvaletlere bir bak Başkan, sen oraları denetlerken fotoğrafların da çekilsin" dedim.
Dedim demesine de sanırım anlatamadım ne demek istediğimi.
Yani Sayın Başkan anlama özürlü değildir elbet, mutlaka anlamıştır,
ben anlatma özürlü olduğumdan kendisini tuvalete sokamadım zahir.
Binanın orasını burasını gezdik.
Sıra riyasete geldiğinde, camekân içinde iki kapı gördüm.
Birinci kapı, şimdi yerinde Alışveriş Merkezi ve otel bulunan eski binanın makam odasının kapısıydı ve bu kapıyı Osman Genç seçildiği gün makama otururken sökmüştü.
"Benim kapın halka her zaman açık kalacak" sözünü ve vermişti.
Sonra geçici olarak taşınılan binada da makam odasında kapı yok Sayın Genç'in.
Bu binada da yok.
Yeni binadaki makam odası kapısıyla eski binadaki makam odasının kapısı o camekânda yan yana...
Sonra meclis toplantı salonuna gidildi.
Sıralara oturanların arasında ben de vardım.
Bir arkadaş "Binada Atatürk köşesi yok" dedi ve nedenini sordu.
Osman Genç şöyle cevapladı:
"Henüz taşınmayı bitirmedik. Zamanı gelince yapılacak. Çünkü bizim Atatürk'le sorunumuz yok."
Konuşmasını sürdürürken "Ben bu güne kadar borç edebiyatı yapmadım" dedi ve ekledi:
"Oysa önceki dönemden aldığın borçları daha tamamlayamadım, her ay 500 bin lira borç ödüyorum."
"Peki, siz giderken ne kadar borç bırakacaksınız" diye sordum, oturduğum meclis koltuğundan.
Arkadaşlar o koltukta fotoğrafımı çektiler.
Baktım, yakışıyorum da hani...
Bana öyle geldi...
Eeee, lafın tamamı akıllıya söylenmezmiş..
Ben sadece o koltuklardan birinde oturmak için tekliflere açık(!)
olduğunu söyleyeyim de...
Bina mı?
Kesin kabulü yapılmadan işçiliğine bir kez daha bakılırsa sanırım iyi olur...
Samsun'a yakıştı.
Osman Genç'e Samsun adına teşekkürler...
Not: Osman Genç başkan olarak koltuğunda otururken kafasını kaldırdığında karşısında mükemmel (!) bir viyadük görüyor...
Şu Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz çok anlayışlı birisi canım...
RUHSATLARI VAR MI?
Samsun'daki AVM'lerden birisinde iş yerlerinin bir bölümünün "İş yeri Açma Ruhsatı" olmadığı yolunda söylentiler geliyor kulağıma.
Doğru mu?
Bu konuda bu ruhsatları verecek olan ilgililer, eğer ruhsatlar verilmediyse, nedenini halka açıklamalılar sanırım.
Açıklamamanın bir tek nedeni vardır.
O da, oradaki iş yeri sahiplerini biraz sıkıştırmaktır gibi geliyor bana.
Hele bir tanesinde sinemaların bile "İş yeri açma ruhsatları" yokmuş diye söyleniyor.
Samsun'da işler böyle mi yürütülüyor.
Yasalar uygulanıyor mu uygulanmıyor mu?
Birisi çıkıp açıklasın birader...
GÜNÜN FIKRASI
Temel alkollü olarak Boğaz sefasından evine dönerken, Beylerbeyi'nde trafik ekipleri tarafından alkol kontrolü için araç kuyruğuna sokulmuş. Sırasının gelmesini beklemeden motoru stop edip inmiş arka koltuğa geçmiş...
Derken öndeki araç gitmiş. Trafik polisi gelip, arka koltukta oturan bizimkine,
-'Beyefendi, şoförünüz nerede? Aracınızı ilerletin' demiş.
Bizimki de şaşkın ve üzgün bir ifade ile cevap vermiş:
- 'Memur bey, ben de şaşkınım. Siz bizi alkol kontrolü kuyruğuna sokunca, benim şoför aracı bırakıp kaçtı. Demek alkollüymüş.'
Trafik polisi şaşırmış.
-'Siz geçin direksiyona. Aracınız yolu tıkıyor', demiş.
Bizimki,
-'Olmaz, ben alkollüyüm. Araç kullanamam' diye direnince, polis;
-'Ziyan yok. Bu defalık görmezden geliriz' diye zorlamış.
Zorla direksiyon başına geçirmişler. Trafiği açtığı için de teşekkür
de etmişler...
GÜNÜN SÖZÜ
Demokrasi, hak ettiğimizden daha iyi yönetilmeyeceğimizi garanti eden
bir sistemdir. George Bernard Shaw
DUVAR YAZISI
Mutlaka geri dönecek..Montunu unutmuş...