Sözünü ettiğim davalar; işledikleri suçlardan dolayı zamanında yargılanmayıp, sonradan yargılanıp mahküm edilen, ‘hastalık ve kocamışlık’ nedeniyle zamanında serbest bırakılmayan ’28 Şubat generallerinin davası değil. Aynı şekilde; işledikleri suçlardan zamanında yargılanmayıp sonradan yargılanan ve çeşitli cezalara çarptırılan ‘Kobani Davası’ sanıklarının davası da değil.
Henüz karara bağlanıp, iddianamesi hazırlanmayan, ancak tüm suçluların ve bağlantılarının soruşturma savcılarınca ortaya çıkarıldığı, ancak soruşturma savcılarının değiştirilmesi sonucu; davanın seyrinin değiştirilerek ; bir çok failin dosyadan çıkarıldığı, cinayetin sebebi başta olmak üzere ismi geçen MHP milletvekillerinin ve Sinan Ateş’in eşinin ifadesinin dosyadan çıkarılarak hazırlanan iddianamenin mahkemece kabul edildiği Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Dr Sinan Ateş cinayetinin davası da değil konumuz.
Eski içişleri Bakanı Süleyman Soylu ’ya yakınlığıyla bilinen, 15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında uzun namlulu silahla Soylunun yanında fotoğraf çektiren, korsan kasetçilikten her türlü ticaretin yapıldığı şirketleri sahip olan, mafyanın işleyebileceği başta cinayet, yaralama, işkence, mala çökme, uyuşturucu olmak üzere 52 ayrı suçtan tutuksuz yargılanan, ancak tutuklanacağını haber alan ve yüklü miktarda parayla havaalanına giderken gözaltına alınan Ayhan Bora Kaplan davası da konumuz değil. Bu davaları konu ittik ve etmeye de devam edeceğiz.
Konumuz; genç bir hanım avukat Feyza Altun, farsça bir şiir paylaşımına ‘sen de şeriatçı oldun’ mealinde yorum yapılması üzerine ‘sokayım şeriatına’ cevabı vermesi üzerine küfürlü yorumlar yapılınca 10 dakika sonra paylaşımını sildi. Farsça, Arapça alfabeye birkaç harf ilave edilerek oluşmuş, Arapça harflerle yazılır. Bizim ‘x ve q’ harflerini ilave ettiğimiz gibi.
HER ARAPÇA YAZI KURAN, HER ŞERİAT İSLAM DEĞİLDİR
Yukardaki durum üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı ‘halkın belirli bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama’ suçundan hazırladığı iddianameyle mahkeme, üst sınırdan 9 ay hapis cezası veriyor. Hükmün veya hükmün açıklanmasının geriye bırakılması’ uygulanmıyor.
Önce hakaret kelimesinden başlayalım; aklına, fikrine, kulağına sokmak suç değildir. Yok argo anlamı savcının aklına gelmiş olacak ki bu ifade cinsiyetçi bir ifadedir, erkekler tarafından kullanır, söz konusu kişi hanım olduğuna göre bu şekliyle de suç ifade etmez.
Tüm bunlardan önemlisi şeriat kutsal bir ifade değildir; yol anlamına gelen şeriat Hristiyanlıkta, Yahudilikte, Katolik, Protestan, Ortodoks her din ve mezhepte kullanılır.
Sıfatı İslam olmayan şeriatın hiçbir kutsiyeti yoktur. Burada İslam sıfatı kullanılmadığı için, yai ‘İslam Şeriatı’ denilmediği için suç oluşmamıştır. İslam ve Kuran Kriterlerine uygunluk sıralamasında, laik Türkiye 101. sıradayken, şeriatla yönetilen Ülkeler 130’dan sonra geliyor. M.Akif Ersoy da Avrupa için ‘Dinleri bizim işimiz, işleri bizim dinimiz gibi’ diyerek bu durumu yıllar önce tespit etmişti.
Afganistan, Pakistan Ortadoğu ve Afrika’da şeriatla yönetilen ülkelerin vatandaşları Avrupa’ya kaçarken kadın, çocuk, erkek binlercesi Akdeniz ve Ege denizinde boğuluyor, ancak gerisi tüm engellemelere rağmen geliyor. Bu insanlar İslam’dan mı kaçıyor?
Şeriatçı olduğunu söyleyenlerin biz ‘İslam Şeriatını’ savunuyoruz dediğini hiç duydunuz mu? Diyemezler. Çünkü İslam’ın yasaklarından kaçınmadıkları, emirlerini yerine getirmedikleri açık, seçik ortadadır.
Tekrar ediyorum her dinde olduğu gibi dünyanın değişik yerlerinde insanların kurallarını kendilerinin belirledikleri ; Güney Koreli Rahibin kurduğu ‘Moon’ tarikatı gibi düzmece dinlerin mensupları da kendilerini ‘şeriatçı ‘olarak nitelendiriyor ve isimlendiriyor.
Arapça her yazının Kuran veya ayet olmadığı gibi; şeriat da İslam değildir. ‘Şeriat İslam’dır demek; şeriatla yönetilen ülkelerde yapılan yanlışlıkların İslam’dan kaynaklandığını iddia etmektir ki her şeyden önce İslam’a yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bu yüzden Türkiye’de deizm ve ateizm süratle yayılıyor.
Hz Ali ‘Devletin dini adalettir’, Nizamülmülk ‘İnançsız yaşanır, ancak adaletsiz yaşanmaz diyor.Bunu yorumu yargı mensuplarının yapması hem İslam’ı hem de adaleti mahküm etmektir. Bu davada söz konusu Avukat Feyza Altun itiraz üzerine beraat eder de bu savcı ve yargıçların adalete düşürdükleri gölge nasıl dağılır?