Engelli bireylerin her seçim döneminde dile getirdiği bir slogan var: "Oyumuz ne kadar eşit ise, hak ve imkanlarımızın da eşit olması lazım."
Bu söz, engellilerin toplumda yalnızca seçmen olarak değil, tam ve eşit bireyler olarak var olma arzusunu güçlü bir şekilde ifade ediyor.
Seçimlerde herkes gibi eşit oy kullanabilen engelli bireyler, aynı eşitliği günlük yaşamlarında da talep ediyorlar. Ama ne yazık ki, oy hakkı eşit olsa bile, hak ve fırsatlar konusunda aynı eşitlik sağlanmış değil.
Demokrasi, tüm vatandaşların eşit haklara sahip olması üzerine kurulu bir sistemdir. Seçim sandığında engelli bireyler de herkes gibi oylarını kullanır ve ülkenin geleceğine dair söz sahibi olur.
Ancak bu eşitlik, yalnızca sandık başında kalmamalıdır. Seçimlerde kullanılan oyun eşit olması gibi, engelli bireylerin eğitimden sağlığa, istihdamdan sosyal hizmetlere kadar her alanda eşit haklara sahip olması gerekir. Bir toplumun adaleti, yalnızca oy sandığında değil, gündelik yaşamın her alanında sağlanmalıdır.
Engelli bireyler, toplumun tam bir parçası olmak ve sadece hayatta kalmak değil, üretmek, katkı sağlamak ve sosyal hayata tam anlamıyla katılmak istiyorlar. Onlar da herkes gibi kültürel, sportif ve sosyal etkinliklere katılmak, iş dünyasında yer almak ve yaşamın her alanında var olmak istiyor.
Engelli bireyler, ayrımcılığın her türüne karşı durarak, sosyal hayatta eşit yer almak istiyorlar. Bu, onların yalnızca kendi yaşamları için değil, toplumun genel refahı için de önemlidir.
Engelli bireyler, sandık başında sahip oldukları eşit oy hakkının yaşamın her alanında da sağlanmasını istiyor. Onların talepleri sadece bireysel istekler değil, bir toplumun adil ve eşit bir şekilde yapılandırılması için gerekli olan hak ve fırsatlardır.
Eşit oy, eşit hak demektir; bu hakları tanımak ise toplumsal sorumluluktur.